selamün aleyküm
dün itibariyle koskoca sinema salonunda bir başıma izlediğimdir. çok havalıydı lan. kendime salonu kapatmışım gibi hissettim ehehe. gişedeki hanım (hanımla film yan yanaydı gişede xd) salonu normalde en az iki kişiye açıyoruz ama sana bir istisna yapabiliriz dedi. o saatte nedense kimse gelmemiş bu güzelim filme. saat dediğim de ikindi vakti. film zaten 3 saat, en mantıklı seanslardan biri geçe kalmamak için. bu millet bir tuhaf yav. neyse.
filme gelmeden yerli sinemalar hakkında şunu söylemesem olmaz; sizin yapacağınız işi sikeyim ya. film öncesi reklamlarda sesi o kadar açana kadar, film sırasında ekran parlaklığını açsanıza amk.
sinema salonlarının ekran parlaklığını kısması olayından ötürü yapacağım "film karanlıktı" eleştirisinin kaçta kaçı filme, kaçta kaçı sizin bok yemenize gidecek kestiremiyorum. yabancıların bazı yorumlarına baktım, çoğu "filmin karanlık tonu gayet iyiydi." demiş enteresan bir şekilde. daha doğrusu benim denk geldiklerim öyle diyordu. demek ki sorun filmden ziyade gerçekten de sinema farkı. lanet diyarda bir sinema keyfimiz var, onu da adam akıllı yaşamaktan mahrumuz. hiç bana öyle elektrik faturalarıydı, yok efendim zamlardı, onlar da kendilerince haklılardı vs. demeyin. kendimi bildim bileli böyle bunlar. sakar şakir'in bakkal amcası galiba bu sinemaların patronu, bu kadar da malzemeden kısmak hatta çalmak olmaz be kardeşim. eline yüzüne dursun, az vicdanlı olun be.
bu kısmı da geçtiğimize göre film hakkında konuşmaya başlayabilirim. son kısımdaki konudan devam edeyim en iyisi. filmin karanlığını nasıl tarif etsem? game of thrones'un son sezonu daha az karanlıktı hasjkdhfasjkdh ama dediğim gibi muhtemelen sinema farkından gözüme battı bu durum. yoksa gotham dediğimiz yer karanlıklar diyarı zaten.
matt reeves'i cesaretinden ve yaptıklarından dolayı tebrik ediyorum. tüm defolarına rağmen bence hiç de fena olmayan, alışılagelmişten daha farklı bir tadı olan, devamına bağlı olarak ortaya başarılı bir seri çıkartılabilecek bir iş olmuş. potansiyeli olan bir ilk adım bu.
batman evrenini en iyi yansıtan yapımlardan biri olduğu aşikar. normal filmlere ek olarak; batman oyunlarını oynadıysanız, çizgi roman, çizgi dizi ve çizgi filmlerinden haberdarsanız bu dediğime daha çok katılırsınız. şu karamsar ortam, kaos kokusu, şiddet akımları... çok iyi ele alınmıştı.
henüz prime hâline ulaşmamış bir batman izledik. adam polislerden kaçarken çatıya çıkıyor, çatıdan sokağa doğru zıpkın tabanca (ya da adı her neyse işte) ile ateş edip kaçacağı yerde yanlışlıkla aşağıya bakıp tereddüt edip korkuyor... sonrasındaki atlayışı da kusursuz değil zaten, yere çakılırcasına iniş yapıyor yuvarlana yuvarlana. batman'nin de bir insan olduğu vurgusu çok iyiydi kısacası. başka başka sahneler de var bu konuya dair ama en beğendiğim bu oldu.
oyunculuklara gelince; robert pattinson bence elinden geleni yapmış. daha ziyade rolünün hakkını, yönetmenin tercihlerine göre iyi vermiş. matt reeves'in bu kurgusu böyle bir batman'i talep ediyor. bu bakımdan robert'i eleştirmek çoğu noktada ofsayt. yerine x aktör oynasaydı o da ortalama böyle bir performans ortaya koyacaktı zira.
şimdi bu dediklerimden robert'i beğenmediğim sanılmasın. gerçekten geçer notu hak ediyor performansı. batman dediğimiz adam ben affleck'in canlandırdığı gibi küstah olmamalı bana göre. ya da christian bale... onda da mesela batman bildiğin makine hatta yarı tanrı gibi bir şey. fazla iyi, fazla güçlü, fazla akıllı, fazla yetenekli, fazla fazla fazla... ya abicim travmaları olan adamsın sen. supermen gibi özel güçlerin falan da yok. istesen de kusursuz olamamalısın. neden bu kadar kusursuz görüyoruz seni? sivilde playboy, batman olunca muhteşem bir kahraman. en sevdiğim batman olmana rağmen bu durum hâlâ gözümü tırmalıyor be bale'im...
bale'in en büyük şansı nolan gibi bir yönetmenle çalışmak oldu. adam filmi ve karakterleri her açıdan kusursuz kurgulayıp oynatıp çekebildi. o açıdan bu tarz kıyaslamaları çok da doğru bulmuyorum her ne kadar az önce ben de yapmış olsam da. oyuncular alt tarafı yönetmenlerin onlara biçtiği kadarıyla bir şeyler ortaya koymaya çalışıyorlar. adamlar altı üstü vezir misali bir satranç taşı. oyunu oynayan yönetmenler. bizse şu vezir daha iyiydi, şu vezir daha etkiliydi vs. diyerek sadece vezirler üzerinden konuşuyoruz nedense. esas konuşmamız gerekenler yönetmenler. sorgulamamız gereken şey onların tercihleri.
bu bağlamda en büyük teşekkürü todd phillips'e etmemiz gerekiyor bence. adam joaquin phoenix'i öyle bir işledi ki; head lager harici çok başarılı bir joker'e daha tanık etti bizi. şeytanın bacağını kırdı, bu işin imkansız olmadığını tabuları yıkarak gösterdi. head lager'in joker'i nolan eseri olduğundan joker açısından kusursuzdu. bildiğin prime bir manyak güç izledik sayesinde. oysa todd phillips hiç o alana girip nolan'la rekabet etme gereği duymadı, çünkü o da biliyor o alanın tartışmasız en iyisi daimi olarak o. başka bir sokağa girdi, karakterin dışından ziyade içine odaklanarak bir şeyler ortaya çıkardı. çok da güzel oldu. ben robert'in batman'inde de bu gidişatın olduğunu düşünüyorum. kısacası todd phillips'in joaquin phoenix'li joker'i; matt reeves'in robert pattinson'lu batman'ini doğal olarak etkilemiş...
sivil hayatta depresif olan bir bruce wayne gördük. doğru dürüst arkadaşı olmayan, kızlarla yakınlaşmayı bilmeyen, insan gibi sohbet edebildiği tek kişi alfred'di resmen. bale'in batman'ini hatırlayın, hiç de depresif değil, gayet alemci bir sosyaldi hergele. tercih meselesi işte. tüm bunlara bağlı olarak operasyon/kavga skiller henüz tam açılmamış, daha çok aklıyla oyunu oynamaya çalışan -evet oynayan değil, bocalıyor çünkü.- bir batman'e şahit olduk. vurayım kırayım parçalayım kafasından çok, dedektif misali olayı deşeyim çözeyim aydınlatayım kafasındaydı.
senaryo uzaktan bakıldığında bir bütün olarak duruyor ama dikkatli bakıldığında çokça kopukluk var. dedektiflik temalı bir ilerleme görüyoruz ama yetersiz kalıyor. aksiyon sahneleri de olması gerektiği kadar iyi değildi açıkçası. filmin bir bölümüne kadar penguen'in köstebek olduğunu sandık mesela. sonra bir anda mesele ondan çıktı, daha da adamın adını zikretmez olduk. bilmeceler kısmı çokça tekrar ediyordu ama bazı kısmın hiç üzerinden durulmuyordu. catwoman'ın sarışın manitası üzerinde doğru dürüst hiç durulmadı mesela. çok değil yani, bir sahneliğine onun başını yakan geceye bir flashback görseydik fena olmazdı.
keza kötü adamın ortalama üstü bir seri katilden birden bire koca bir şehri kaosa sokma durumu da bence biraz alakasız oldu. hem çok ani, hem de gereksiz hissettim. zaten bir kaos var şehirde, dahası için neden bir şeyler kurgulamış ki bu herif? daha sağlam gerekçeleri, daha etkili bir son vuruşu olabilirdi bence.
en en en gözüme batan sahneyse kesinlikle bomba sahnesi. ya abicim hiç değilse arkanı mı dönseydin acaba? yarım metre önünde bomba patlıyor, çenen olduğu gibi açıkta, sen zahmet edip yüzünü sakınmıyorsun. yüzünün parçalanmamasını geçtim bir çizik bile almıyorsun, bruce wayne olarak hasar almamış çenenle hayatına devam ediyorsun. vay amk :d
harbiden lan, senin çenen niye o kadar kenarlarına kadar açıkta? yanaklarının bir kısmı kapalı kalsaydı bari. tamam bale'in batman'inden bir farkı olsun istemişsiniz ama bu kadarı biraz fazla olmuş hacım. oldu olacak ninja kaplumbağalar gibi dümdüz bir siyah kuşak taksaydın gözlerine. o şehirde öyle bir çeneye sahip, senin boylarında kaç tane insan var sanki yüzünün yarısı açıkta geziyorsun? korona, maske, mesafe falan demicem hdajskdhsad ama yani abicim, hani sen bruce wayne olduğun için tüm medyanın ve halkın gözü her zaman senin üzerinde ya, hani diyorum o çeneni bir tık kapatsa mıydın? insanlar sandığın kadar salak olmayabilir... görsel hafıza diye bir şey var.
yeri gelmişken dhsakjdhasjkd
catwoman... abla sen bu filmde niye vardın hâlâ onu sorguluyorum şu an. zaten seni sürekli tessa thompson'la karıştırıyorum. haksız mıyım kuzum;
batman'deki hanım
thor: ragnarok'taki hanım
filmin son sahnesine gelince; galiba yeni bir joker'imiz oldu... illa bir joker lazımsa çağır joaquin phoenix'i, iki yönetmen el birliği ile yapın işte bir seri. yeni batman, yeni joker şeklinde. bu kaçıncı joker olm? oldu olacak tüm batman'leri toplayıp spiderman'da olduğu gibi aynı filme koyalım bu gidişle. koskoca gotham'da kötü adam kalmadı sanki. dönüyoruz dolaşıyoruz joker'e varıyoruz. abi bak benden duymuş olmayın ama ra's al ghul diye bir herif var... üf yani. hani kara şovalye'de vardı, batman'i eğiten suikastçiler birliğinin lideriydi. getirin abi artık şu adamı batman'in karşısına. batman'i varisi olarak görüp eğitiyor, sonra batman çekip gidiyor. bense bu adam hâlâ sinemaya sağlam bir şekilde uyarlanıp batman'nin karşısına dikilmesini bekliyorum... bilmem kaç yüz yaşında adam, özel bir şey enjekte edip duruyordu kendine uzun uzun yaşamak için. gotham'ı geçtim, tüm dünya için ağır bir tehdit bu herif. başlatmayın joker'inize de dikin şu adamı batman'in karşısına.
hee içinize mi sinmedi? hugo strange var, victor zsasz var, court of owls var. var oğlu var. siz yeter ki yeni bir şeyler yapmak isteyin. devam filmi olursa penguen'i değerlendireceksiniz anladığım kadarıyla ama tek başına o yetmez, o tam bir koalisyon adamı. yanına ekleyin işte bir şeyler. icabında sıfırdan bir kötü karakter yaratın, nedir yani?
velhasıl; içime sinen yapımdır. imdb puanı şu an için 8.5 fakat bence o kadarını hak etmiyor. maksimum 8 olabilir en iyi ihtimalle. lakin çok şiddetli bir itirazım yok buna. güzel bir puan alırsa devam filminin yolu açılmış olur, o bakımdan bir şey demiyorum. devamı gelsin!
not: alfred... adam adam. seviyorum seni isviçre çakısı ihtiyar.